Aziz kardeşlerim!
Bu ayette Allah şöyle buyurdu:
“Onlar öyle kimseler ki kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah’ın, ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler. ”246
Allah Resulü (sav) şöyle buyuruyor:
“Kim, rızkının bol olmasını, ömrünün uzamasını isterse, akrabasını ziyaret etsin.”247
Allah Resulü (sav) şöyle buyuruyor:
“Akrabasını ziyaret etmeyeni Allah, cennete koymaz.”248
Allah Resulü (sav) şöyle buyuruyor:
“Ziyaret ettiğiniz akrabalarınızdan mezheplerimizi öğreniniz. Çünkü akrabayı ziyaret etmek, ailede sevgi, malda bereket, artma ve ecel de uzun ömürdür.”249
Cenabı Hakk’ın ayetinden ve Peygamberimizin mübarek sözlerinden anlaşılacağı üzere, sıla-i rahim son derece önemlidir. Çünkü İslam’da sevgi, yardımlaşma, aileden ve aileye yakın akrabadan başlar. Aile aç, susuz iken, akraba perişan iken başkalarına yardım etmek bir Müslümana yakışmaz.
Müslüman, yalnız bayramlarda değil, her fırsatta akrabalarından başlamak üzere en uzak akrabalarını ziyaret etmeli, gücü yettiğince onlara yardım etmelidir.
Akrabaların birbirini ziyaret etmeleri dini, ahlaki vasıfları da arttırır. Birbirlerini iyiliğe teşvik ederler, kötülüklerden sakındırırlar. Akrabanın akrabaya sözü daha geçerli olur.
Akrabaların birbirlerini ziyareti bilhassa gençler üzerinde daha tesirli olur. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde, Anadolu ve başka ülkelerden gelen Müslümanların, kozmopolit muhitlerde dini duyguları zayıflar, İslamı yaşayıştan uzaklaşır. Ama büyük şehirlerde de olsa akrabalar birbirlerine gelip giderlerse, büyüklerden aldıkları İslami terbiyeyi korurlar. Kendi kültürünün örfünü, adetini unutan akrabaları ikaz etmekte en büyük tesir payı akrabanın olur.
Üzülerek görmekteyiz ki, Anadolu’da, kendi köyünde, şehrinde iken son derece dinine bağlı olan kardeşlerimiz, kozmopolit çevrede dini hayatını unutmaktadır. Fakat akrabası ile temas halinde olan akrabalar kendilerini korumaktadır. Hatta büyük şehirlerde daha şuurlu, gayretli dindar kimse olmaktadır.
Akrabaların birbirleriyle münasebetleri insanlığımızın gereğidir. Bugün Avrupa’da teknik olabildiğine ilerlediği halde insanlık, ahbaplık, dostluk, birbirleriyle görüşmeler, sohbetler, muhabbetler, ölmüş durumdadır. Çünkü uzak akraba şöyle dursun, yakın akraba ile münasebetlerini kesmişler herkes kendi kafasına göre hayatını yaşamaktadır. Sabahtan akşama kadar çalışma, akşam da ya televizyon seyrederek ve-yahut birahanelerde zaman öldürmektedir.
Avrupa’da bu çözülme yalnız akrabalar arasında değil, ailede bile olmuştur. Karı koca çocuklar, makine gibi çalışmakta akşam her biri başka alemdedir. Herkes kendi hayatını yaşamaktadır. Sağ duyulu Avrupalı ise buna karşıdır. Onlara özenen bizdeki sosyetikler de bu duruma düştükleri halde yükseldiklerini zannetmektedir. En büyük ilkeleri: “Kendi hayatını yaşasın” yani koca ayrı, kadın ayrı, oğul ayrı, kız ayrı istedikleri gibi özgürce hayatlarını yaşasın, kimse kimseye karışmasın. Bize göre ise İslamca yaşanmayan bir hayat, İnsani hayat değildir.
İşte bu sebeplerden dolayı akrabalık bağına daha çok dikkat etmeliyiz.
Bize gelmeyen akrabalara bile Allah rızası, Peygamber emri olduğu için gitmeliyiz. Bu konuda bir şahıs Allah Resulü’ne: “Ey Allah’ın Resulü! Benim bir akrabam var, ben onu ziyaret ediyorum, akrabam ise beni ziyaret etmiyor. Bana kötülük yapıyor, alay ediyor, hatta beni tanımıyor. Ben ne yapayım ona?” dedi. Allah Resulü (sav):
“Gerçekten senin dediğin gibi ise sen onun ağzına sıcak kum doldurmuşsun demektir. Sen aynı şekilde devam ettiğin sürece Allah, seninle beraberdir ve sen, ona galip geleceksin.”250
Doğduğu memleketi, oradaki akrabalarını ve kabirdeki akrabalarını ziyaret etmesi, dua okuması hem kendisine hem yatanlara rahmet olur.
250 Buhari Müslim