Aziz kardeşlerim!
Allah (cc) buyuruyor:
“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi, esirgeyecektir.”
“Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir ve hem de neticesi bakımından güzeldir.”170
“Ölçeği tam ölçün, eksik tartanlardan olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”171
“İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, vormek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hllekârlara yazıklar olsun. Onlar düşünmezler mi kendileri büyük bir günde hesap vereceklerdir.”
Müslümanın iş ve ticaret hayatı da İslâmî edep dairesinde olmalıdır.
Adı müslüman olduğu halde iş ve ticaret hayatı Allah (cc) ve Rasulü’nün (sav) çizdiği daire dışında olursa o müslüman zarardadır. Hatta if- lasdadır, müflis müslümandır.
Bu konuda en yüce ahlak örneği olan Peygamberimizin beyanı açıktır. Allah Rasulü, ashabına sorar:
“Müflis kimdir?”
Onlar: “Malını parasını kaybeden kimsedir” derler. O şöyle buyurur:
“Hayır, gerçek müflis, namaz kılar, oruç tutar ama yalan söyler, insanları aldatır. Ona buna söver.”
Gerçek mü’min, ne iş yaparsa o işte yalana, hileye, aldatmaya, çalmaya asla başvurmaz.
Yalansız, hilesiz iş yapmak müslümanın karakteridir.
Yüce Rab, yukarıda zikrettiğimiz birinci ayette haram yollardan maişet temin etmemizi yasaklıyor, başka ayetlerde de helal yoldan rızık vereceğini garanti ediyor. “Ne yapalım Allah bizim rızkımızı haram yollardan veriyor, aç mı kalalım?” derler. Bu sözlerle Allah’a iftira ederler. O’- ndan ümit keserler. Halbuki Allah’ın hâzinesi alabildiğine geniş. Hiç umulmayan yerden rızıklar ihsan eder, helalinden bol bol verir.
Yüce Yaratan, ikinci ve üçüncü ayette ölçü, tartıda dosdoğru olmamızı emrediyor. Bir takım eksik ölçülerle, hilelerle başkalarını kandırmamızı şiddetle yasak etmiştir.
Dördüncü ayette ise böyle hile ile başkasın¬dan alırken bol bol koyar, satarken eksik yapanlara yazıklar olsun buyuruyor. Bu dünyadan sonra ebedî hayat olan ahireti için düşünmediklerini soruyor. Hassasiyetle ahireti hatırlatıyor.
Aslında ölçüyü, tartıyı tam yapmamız, hilesiz, yalansız ticaret yapmamız dünya hayatımızda da bize büyük faydalar getirmektedir. Tüccarın doğru iş yaptığına halk inanırsa, satışı, kârı çok artar. Allah bereketini verir, kazancı kendisine fayda verir.
Dürüst ticaret yapan kimsenin ünü, şanı o kadar yayılıyor ki, oğullarına, üç beş kuşak torunlaırına bile faydası dokunuyor. Yüz, yüz elli sene önce kurulan, güzel ismi çıkan kimselerin firmaları, torunlarını bile bol kazanca garketmektedir.
Hatta kendisinden sonra gelen çocukları ve torunları kaliteyi bozdukları halde bol kazanç temin etmektedirler.
Ancak gerçek mü’min, Allah ne buyurursa onu yerine getirir, o zaman hem dünyada hem de ahirette kazanır.
İslam’ın başlangıcından itibaren müslüman tüccar doğruluğa çok önem vermiştir. Dünyanın en uzak bölgelerine ekseriya tüccar vasıtası ile İslam yayılmıştır.
İslam’da misyonerlik teşkilatı yoktur. Her müslüman İslâmî esasları kendi hayatına tatbik ettiği için diğer insanların sevgisini kazanmış ve birçok kimse kendiliğinden müslüman olmuştur.
Endonezya, Malezya ve takım adalarında 200 milyondan fazla müslüman bulunmaktadır. Buralara bir müslüman devletin ordusu gitmemiştir, sadece giden müslüman sayesinde İslamiyet yayılmıştır.
Müslüman tüccar, sadece ticaret gayesi ile gitmiş, onların dürüstlüğünü, İnsanî münasebetlerini görenler kendiliğinden müslüman olmuştur.
Afrika’nın ortalarına, batısına İslam yine tüccar vasıtası ile yayılmıştır.
İslam’ın kılıcı, Muhammed (sav) bayraktarı, Avrupa, Asya, Afrika’da müslümanların muhafızı olan Türk milleti de kendilerinden önce müslümanların dürüstlüğünü görerek müslüman olmuştur.