Ey Hakk Yolcusu! Biliyorum ki, hastalık deyince aklına ilk gelen, doktor ve ilaç gibi maddî tedavî malzemeleridir, Belki sen haklısın, çünkü 20.nci asır adamısın. Senin aklın hep gözle görünen maddî malzemelerdedir.
Ey Dost! Unutma ki, hastalık maddî olur, tedâvisi de doktor ve ilaçla olur. Hastalığı maddî olanlar hemen doktora gidecek, reçetesiyle ilaçlarını alıp tatbik eden ama şifâyı verenin Allâh olduğunu unutmadan, şifâyı Allâh'tan bekleyecektir. Çünkü asıl şifâyı veren, hastalıktan kurtaran ne ilaçtır, ne de doktor. Şifâyı veren ancak ve ancak Allâh'tır.
Ey Dost! Hastalık, maddî olur, mânevî olun Maddî hastalıklar için maddî sebeblere baş vurulacak. Doktora gidilecek ve teşhis konulup gereken tedâvi yapılacaktır.
Mânevî hastalık için de, mânevî sebeblere baş vurulacaktır. Ruhsal hastalıklar, mânevî hastalıklardır ki, bunlar hastaya moral veren okumalarla mânevî tedâvilere baş vurulursa daha iyi neticeler olabilir. Çünkü duâlarda gerçek şifâyı veren kudretin (Allâh'ın) merhametine sığınmak ve O yüce kudretten yardım taleb etmek vardır.
Doktorların bir aya varmaz ölürsün dediği nice hastalar var ki, ölmemiş, ama ölürsün diyen doktorlar çoktan ölmüş ve kemikleri bile çürümüştür. Fakat öleceğini söylediği hastalar hâlâ sapa sağlam hayâttadır. Evet işte bu örnekler gösteriyor ki, hastalığı İyileştiren ve hastalara şifâ veren bir kudret, yâni Allâh vardır.
Şöyle bir hikayecik veya fıkracık vardır:
Vaktiyle bir hasta doktora gider. Doktor, hastayı muâyene eder ve ilaçlarını yazar. Fakat hasta ilaçlardan hiçbir fayda elde edemez. Hasta, başka bir doktora gider. O da bir reçete yazar. Hasta ilaçlan kullanır, faydasını görür ve iyileşir.
Hasta, birinci doktora, senin verdiğin ilaçtan fayda görmedim, ikinci doktorunkinden iyileştim den
İlk doktor, ikinci doktorun verdiği reçeteye bakayım der. Bakar ki, ilaç aynı ilaçtır, Kalkar ikinci doktora gider.
Dostum, bu hastaya ben de aynı ilacı yazmışım benden şifa bulmadı. Senin verdiğin aynı ilaçtan şifa buldu der
İkinci doktor, birinci doktora',
-- Reçetini göreyim" der
Reçeteye bakar. Bakar ki, reçetenin başında "Besmele = Bismillâh -yâni, Allâh'ın ismiyle başlarım" yoktur,
Birinci doktora:
"— Dostum, der. Senin ilâcın aynı ama asıl şifa verecek olan zâtın (Allâh'ın) ismini unutmuşsun der.
Evet Ey Dost! ilaçta da şifâ tesirini yaratan allâh'tır. Bu incelikler düşünülerek yaşanırsa, hayat tadı doyulmaz bir nimet oluverir.
Başladığın bir işten netice alabilmen, başarı için "Besmele - Bismillâh” gereklidir vesselârn!.,