Aziz kardeşlerim!
Bu ayette Allahu Teala şöyle buyuruyor:“Öyle ise beni anın ki ben de sizi anayım. Ba¬na şükredin sakın bana nankörlük etmeyin.”349
“Hatırlayın ki Rabbiniz size “eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir” diye bildirmiştir.”350
“Onların dualarının sonu: Hamd alemlerin Rab- bi Allah’a mahsustur.”351
Allah Rasulü (sav) şöyle buyuruyor:
“Yemek yediğinde Allah’a hamd eden, içtiğinde Allah’a hamd eden kuldan Allah elbette razıolur.”352
“Sizden aşağı olanlara bakınız, sizden üstün olanlara bakmayınız. Böyle yaparsanız, Allah’ın size verdiği nimetlere nankörlük yapmamış olursunuz.
Bizi ve bütün kainatı yaratan Yüce Allah’tır Bütün yaratıklar içinde en şerefli, en kuvvetli yarattığı insandır. Hiçbir yaratılmışa vermediği on büyük nimet olan aklı sadece insana vermiştir.
Bu aklı sayesinde dünyayı idare etme yol kişini Allah, insana vermiştir. Hatta yeryüzünün kendisinin “Halife”si yani O’nun adına idare eden olarak yarattığı için en şerefli varlık olmuştur.
Ancak kendisini yaratan Allah’ı tanıyan Müslüman bu şerefi muhafaza etmiş, inanama¬yanlar aşağıların aşağısına düşmüştür.
“Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. (Cehennemin en altına). Fakat iman edip salih amel işleyenler müstesna. Onlar için bitip tükenmeyen bir ecir vardır.”354
Allah’ın çok nimetine kavuşan ve O’nun şerefini koruyan Müslüman, Allah’a ne kadar hamd etse, şükretse yine de azdır. Allah’ın verdiği nimetler, o kadar çok ki tek tek saymaya kalksak veya toptan asla sayamayız.
“Allah’ın nimetlerini tek tek saymaya kalkar toptan bir sayamazsınız.”355
Sâdi Şirazî: “Bir nefeste iki nimet var” der. Durmadan nefes alamazsak, oksijen alamazsak ya- tyamayız der. İçerde toplanan karbonu dışarıya yoremezsek yine yaşayamayız. Yüce Allah, kainatı öyle dengeli yaratmış ki bitkiler, ağaçlar oksiljen çıkarıyor; insanlar ona muhtaç, insanlar karbon gazı çıkarıyor, bitkiler ona muhtaç.
Bir nefeste iki nimet olduğuna göre de ayda, yıllarda aldığımız nefeslerde milyar, trilyon... nimet vardır. Bunların şükrünü tam manası ile ödemek mümkün mü?
Müslüman sığ, basit düşünceli olmamalıdır. Herşeyi inceden inceye tetkik etmeli, hadsiz hesapsız nimetleri veren Yüce Yaratan’a hamd etmeli, şükretmelidir.
Olgun mü’min, Allah Sevgilisi’nin buyurduğu gibi her konuda kendinden üstün olanlara değil, kendinden daha aşağı olana bakmalı, şükretmelidir. Üstüne bakarsa tamahkârlığı, kıskançlığı artar, kendi halinden üzüntü duyar. Allah’a isyankârlık başlar, Allah’ın nimetlerini inkar eder.
Bu insan ne kadar darlıkta sıkıntıda olsa,ağır hasta da olsa yine Allah’ın onun üzerindi birçok nimeti vardır, hamd etmesi lazımdır.
“Allah sevgilisi, bunun en güzel örneğini şu olayla anlatır: Bir gün arkadaşları (ra) ile yürürken, cüzzamlı, yüzü yara içinde bir şahsı elindeki ekmeğini iştahla yerken gördü. Ashabına (ra): “Bu kişinin üzerinde Allah’ın nimetleri yok mu? Allah’a hamd etsin” dedi. Onlar: “Allah ve Rasulü bilir” dediler. O: “Elbette var, iştahla yemeğini yiyor, birçok insan bu ekmeği yiyemez” buyurdu.
Bilhassa biz Müslümanlar, ne kadar Allah’a hamd etsek yine de azdır. Allah’ın, bize hidayet vermesi, Müslüman olarak yaşamamız, Müslüman olarak ruhumuzu Allah’a teslim etmemiz en büyük nimettir. Sadece bu nimet için Allah’a ne kadar hamd etsek, şükretsek yine de azdır.
Yine Yüce Allah’ın nimetine, lütfuna bakın ki mü’minin başına bela, musibet gelirse, Allah sevgilisinin bildirdiği gibi hamd ederse, sevap kazanır, nimet gelirse şükreder, yine sevap kazanır.
Her türlü sıkıntıya sabreder, hamdeder, Allah’a teslim olursa, Allah da onu kurtarır.
Mevlana Celaleddin-i Rûmî şöyle der:
“Denize giren kendisini suya teslim eder, bat¬ma korkusundan dolayı çırpınmadan kendisini suya bırakınca batmadığı gibi kendisini Allah’a teslim edeni de Allah yarı yolda bırakmaz.”
