Değerli müslümanlar!
Bu ayette Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
“Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, mesuliyeti gerektirir.”136
Müslümanın özü çok sağlam olduğu gibi verdiği söz de son derece sağlam olmalıdır.
Müslümanın verdiği sözü mutlaka yerine getirmeye çalışmalıdır. Yapmayacağı ve yapamayacağı bir vaadde bulunmamalıdır.
Yüce Allah, yapmayacağını söyleyen Müslümanı şu ayette tekdir etmektedir:
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza sebep olur.
Diğer bir ayette şöyle buyurur:
“...Anlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir.”138
Verilen söz, Allah’a verilmiş söz durumuna geldiğini şu ayetlerde Allah bildirmektedir.
“Hayır, her kim sözünü yerine getirir ve kötülüklerden sakınırsa bilsin ki Allah sakınanları sever. Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir pa-raya satanlara gelince işte bunların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır.”139
Yüce Allah, bu konudaki kesin emrini, İsra suresinde tekrar bildirmektedir:
“...Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, mesuliyet gerektirir.”140
Kur’an’ın bütün emirlerini tatbikçisi olan o büyük Peygamber (sav) kimlere hangi devletlere söz vermiş ise aynen yerine getirmiştir.
Hudeybiye anlaşması, Peygamberimizle Mekke müşrikleri arasında idi. Zahirde anlaşma Müslümanların zararına idi. Hele bir madde vardı ki Mekke’de bir kişi Müslüman olup Medine’ye gelse, Mekke’ye iade edilecek, Medine’de bir Müslüman, dinden dönüp Mekke’ye gelse iade edilmeyecek.
Bu anlaşma yapıldıktan sonra Mekke’de Müslüman olduğu için zincire vurulan, dövülen bir Müslüman, müşriklere teslim edilmemesi için yalvardı. Hz. Ömer (ra) en sert şekilde Peygamberimize hitap etti, verilmemesi için ısrar etti. Orada bulunan Müslümanlar da yalvardı ama Allah Rasulü (sav) verilen sözden, anlaşmadan vazgeçilmeyeceğini beyan etti.
Bu Müslüman, müşriklere teslim edildi, bütün Müslümanlar ağladı, verilmemesi için Peygamberimize yalvardı. Ama Allah Rasulü anlaşmayı bozmamak için teslim etmek mecburiyetinde olduğunu bildirdi. Ve Allah Rasulü:
“Anlaşma gereği bu sene Kâbe’yi ziyaret edemeyeceğiz. Haydi kalkın kurbanınızı kesin” dedi. Hiç kimse yerinden kıpırdamadı. Peygamberimiz üzülerek çadırına girdi, hanımı Ümmü Selma (ra)’ya: “Ümmetim, arkadaşlarım beni dinlemedi. Kurbanlarını kesmedi” dedi.
Ümmü Selma: “Ey Allah Rasulü, ashabın her zaman sana itaat eder. Ancak böyle yaparsak bu Müslüman kardeşimizi kurtarmamıza müsaade eder mi, diye böyle yapıyorlar, siz kurbanınızı kesin, onların da ümitleri kalmaz; kurbanlarını keserler” dedi. Peygamberimiz de öyle yaptı, kurbanını kesti, herkes de kesti.
Daha sonra birkaç kişi Mekke’den kaçıp
Medine’ye geldi fakat anlaşma icabı müşriklere teslim edildi.
Düşününüz, 500 knviik yaya kaçarak
Medine'ye bir Müslüman geliyor, Peygamberimiz sırf anlaşma gereği içi teslim ediyor.
O yüce peygamberin ümmeti olan ya bu¬günkü Müslümanlar, sözlerine, anlaşmalarına sadık oluyorlar mı?
Her türlü ağır şartlara rağmen sözünü tutmakla maruf büyük İstiklal şairi merhum Mehmet Akif Ersoy hakkında bir hat,ray, Ankara’da TBMM döneminde Mehmet Akif beyle beraber millet vekili olan, Bülbül şiirini (Basrî Bey oğlumuza) diye ithaf ettiği hocam Haşan Basri Çantay (müfessir) anlatmıştı:
Bir gün Mehmet Akif gece geç vakte kadar gelmedi, çok endişe ettik, sabaha yakın geldi. Sebebini sorduk. Akif şöyle dedi*
“Eskişehir istikametine doğru giden bir kafile ile Ankara istasyonu civarında buluşacaktım, işin çokluğundan geçmiş, onlara yetişmek için Po|atı,-ya yakın yere kadar (25-30 km yaya) gittim, onlara yetiştim. Özür diledim, geri döndüm.” jşte sözünde duran samimi Müslüman.