Tevbe etmeye karar verdiğin zaman, karşında hemen ŞEYTAN aleyhi'l-lâ'ne’yi bulacaksın! Hemen kulağına fısıldayıp; - Şimdi tevbeni tutamazsın. Tevbeni bozmakla da daha büyük bir günah işlemiş olursun! Tevbe edip de ne yapacaksın? Ye-iç, dünyanın zevkini çıkar, keyfine bak! diyecektir. Bu, bir Tuzak'tır.
SEN, O'nu dinleme; kır Şeytân'm bacağını ve hemen tevbe et. Bunun 3 faydası vardır:
1-Ne biliyorsun, belki ölüm kapındadır. Tevbe etmemiş olarak Allah’ın huzûruna gitme.
2-Tevbeni tutmakta Allah, sana yardımcı olacaktır, buna inan.
3-Yaratılışımız sebebiyle diyelim ki tevbeni bozdun. Ammâ, tevbe etmeden önce işlemiş olduğun bütün günahların afv olunmuştur. Çünkü Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, hâlini düzeltirse, şüphesiz Allah, O’nun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah Bağışlayan, Merhamet edendir." (Mâide: 39)
•Rasûlullah salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimiz de meâlen şöyle buyurmuştur:
"Bir kul, ne zaman gözyaşı dökerek tevbe ederse; Askı zamanında geçen günlerin her biri için bir yıl taat sevabı ve bir şehid sevabı yazılır. Aynı zamanda; o güne kadar ne denli günah işlemişse, hepsi Amel Defteri'nden kazınır, yerine hasenât yazılır. Büyük günah yerine, büyük hasenât ve küçük günâh yerine de, küçük hasenât yazılır."
Sakın, "Bu nasıl olur?" diye düşünme! Zira Allahu Azîmü’ş-şân'ın Zât'mda, Keremi’nde, Kudreti'nde bir sınır yoktur.
•Feth sûresi’nin ilk ayetlerinde; geçmiş ve gelecek bütün günahlarından afv olunduğu müjdelendiği halde, Rasûlullah Efendimiz, her gün yetmiş (bir rivayete göre, yüz) kere istiğfar buyururlardı. Şüphesiz, bunu bizlere örnek olmak, bizlere tevbe-istiğfarı öğretmek için yapardı. O halde, bizler de her gün tevbe-istiğfar etmeliyiz...
•"Tevbe etmek istiyorum, ammâ bir türlü dilim varmıyor" diyorsun. Çaresini söylüyorum:
» Gafletten kurtul! Bunu başardın mı, gerisi, Allah’ın izniyle çok kolaydır.
» Günah işlerken, Allah'ın seni gördüğünü aklından çıkarma!
» Allah’ın azabının ve gazabının ne kadar şiddetli olduğunu düşün!
» Bu şiddetli azab ve gazab karşısında kendinin ne kadar aciz, çaresiz olduğunu düşün!
Bunları yaparsan, Allah'ın lûtf ve yardımıyla, tevbe etmek imkânın doğar.
•TEVBE; kalbi tamamen günahtan temizleyip, bir daha günah işlememeye kasd etmektir. Ve i’tizâr (bir özür, bir sebep ve bir vesile öne sürerek ve bir engel göstererek afv, özür dileme) çeşitlerinin en beliği (kifâyetli, yeterlisi) dir.
•Tevbe etmek lâzımdır ve farz-ı ayn’dır.
1-Tevbe edersen, tâat kolay gelir. Aksi halde, günahlarının uğursuzluğu, ağırlığı seni taatten alıkoyar.
Günah işlemekte ısrarlı olup olmadığını şöyle kontrol et:
Önceleri, bir günah işlediğin zaman pişmanlık duyup; üzülüyor, ağlıyor muydun?
Taatlerini azalttın mı?
Bu iki sorunun cevabı da "Evet!" ise, kalbin, gönlün kararmış demektir. İlâcı: Tevbe ve ibadetlere sarılmaktır...
2-Tevbe edersen, şimdi işlediğin taatler makbûl olur.
3-Tevbe edersen, Allahu Teâlâ, senden razı olur.
Unutma! Tevbe etmeden, Allah'dan bir şeyler istemek; bir idam mahkûmunun, cellâddan hediye istemesine benzer!
Tevbe'nin 4 şartı vardır:
1-Bir günah işlemiş olacaksın.
2-O günahı terk edeceksin ve bir daha da işlememeye kasd edeceksin.
3-İşlediğin günahın derecesindeki diğer günahları da terk edeceksin.
4-Günahı sırf Allah için terk edeceksin.
Bu şartlar olmadığı takdirde, sadece dilinle "Estağfirullâh" dersin. O zaman, bu tevbenin “Yalancıların tevbesi" (Tevbetü'l-Kezzâbînj olmasından korkulur. En güzel tevbe, "Bozulması imkânsız tevbe (Tevbe-i Nasûh)tur.
