Mahkeme-i Kübrâ

Kitablarını ellerine alan herkes; i'tikâd, söz ve davranışlarından ötürü, Allâhü Teâla Hazretleri tarafından hesaba çekilecektir.

O zaman, kulların amellerini tartmak üzere "Mîzan" denilen, manevî bir terazi kullanılacaktır. Bu terazide sevapları ağır gelenler Cennet’e günahları ağır gelenler Cehennem'e gidecektir. Sevabı ve günahı eşit olanlar da A'râf denilen yere sevk edilip, orada bir süre haps olunacaktır."

Mahşer halkı, Melekler vasıtasıyla Mahkeme-i Kübrâ'ya arz olunduktan sonra, Allâhü Teâlâ Hazretleri, vasıtasız ve tercümansız olarak, kuluna;

•Ömrünü ne şekilde tükettiğini,

•Vücûdunu ne uğrunda yıprattığını,

•İlmiyle nasıl amel ettiğini, malını nereden ve nasıl kazandığını, nerelere harcadığını, soracaktır.

Üzerinde kul hakkı olup da, bunu dünyada iken hak sahibine vermeyenler, hak sahibi ile karşılaşacaktır.

O günde; hiç kimsenin suçunu inkâr etmesi mümkün değildir. 0 gün, diller konuşamayacak, sadece uzuvlar konuşup işledikleri günahları bir bir söyleyip, mükellefin leh veya aleyhinde şahidlik edeceklerdir. Ancak Allâhü Teâlâ’nm konuşmasına izin verdiği kimseler konuşabilecektir. Bu mutlu kullar da "Kelime-i Tevhîd"i dünyada iken diliyle söylemiş ve gönlüyle de tasdik etmiş olanlardır.

Daha fazla yazmaya bu kitabın hacmi müsâit değildir. Lütfen, Vâkı'a sûresinin meâl-i şerifini okuyunuz!