Allah'ımız Sabûr'dur. Sabrediyor, mühlet veriyor, lütfuyla muamele buyuruyor. Bir gün kendine gelemeyen münkirlere ilahi adaleti yetişecek, layık oldukları çetin bir azap ile onları çevirecektir. İlahi devlette ihmal olmaz.
Eğer Rabbimiz dünyada mücrimlerden hemen intikam almak dileseydi, kâinat ne olurdu, bir dü-şünmeli! Münkirlere, ilahi adalet gelmeden önce kendilerine gelmelerini, istikballerini cehennem ateşiyle tutuşturmaktan vazgeçerek ilahi nur ile parlatmalarını hatırlatırım.
Eğer her şeye gücü yeten, intikam almasına hiç¬bir mani tanımayan Kahhâr, Cebbâr bir Vâcibül Vü-
cûd'a türlü isyanlar, iğrenç isnatlar ve tecavüzler yapılıyor da o, mütemadiyen nimetlerini ihsandan vazgeçmiyor, kuvve-i kahriyyesini kullanmıyor. Ne azamet, ne kibriya, ne saltanat ve yücelik bu!
Dînen, farz ve vazifelere sabır (300) derece, haram ve yasaklara sabır (600) derece, eza ve musibetlere sabır ise (900) derece takdir olunmuştur. Su halde, vazife sabrı kolay; haramlara sabır orta; musibetlere sabır en çetin olarak tespit buyurulmuş tur ki, hakikat öyledir.
Hale sabra gelince, Allah'ın kendisine verdiği hayati kıymetlerle iktifa etmek, gözünü başkalarının varlığına dikmemek, içinde bulunduğu durumu kendisi için ayn-ı hikmet ve maslahat bilmektir.
Halini daha iyiye, yükseğe, güzele götürmeye çalışmakla beraber elde edilmediği takdirde mahzun ve me'yus olmamak, Allah'a karşı muhabbet ve rabıtasını bozmamak, hale rıza göstermek sabrıdır.
İstek ve arzular sabrı da sınırsız bir arzu ile is¬tek heyecanı içinde kendisini mahrumiyet ateşlerine salmamak; ma'kul ve meşru bir hududun istek ve arzularıyla iktifa etmektir.
İnsanın her emeline nail olması mümkün olmadığı gibi her istediği ve arzuladığı şeye elini uzatması da aklen, ahlaken, dinen doğru değildir. Hayati faydalarımızı, başkalarının zararında aramak ah-laksızlıktır.
Ahlaki gelişmelerdeki mücahede zorluklarına ait sabra gelince, bu sabrın ne kadar zor olduğunu an-lamak için (Can çıkar, huy çıkmaz.) meselini hatırlamak kâfidir.
Zor olmakla beraber imkânsız değildir. Birçok
insanların bu ahlakî olgunlaşma yolundaki mihnet ve meşakkatlere katlanmakla mesleki güzellikler kazandıkları daima görülegelmiş hakikatlardandır.
(İnsanların himmeti, dağları koparır.) denilmiştir ki, insandaki azim ve mücahede kuvvetinin pek parlak bir ifadesini teşkil eder.
Muharebe meydanlarındaki zorluklara sabrın yüksek derecesi nice âyet ve hadislerle ifade buyurulmuştur: "Hudud boylarında düşmanı bekleyen gözlerle, Allah aşkıyla yaşaran gözler cehennem yüzü görmez." Hadis-i şerif, bu hususu aydınlatan bir hakikat güneşidir.
Sabrın zoraki olanında, dünya faydası varsa da ahiret sevabı yoktur. Bu cihetle sabır, istekle, gönül hoşluğu içinde, Allah rızasına nailiyet kasdıyla ol¬malıdır ki, ahiret derecelerine kavuşmak mümkün olsun!
Bir de, intikam almaya gücü yeterken sırf ahlakî bir neşe ve İlahî bir gaye ile sabretmek fazilettir. Dinimiz, tecavüze karşı misliyle mukabeleyi tecviz etmişse de, sabrın hayırlı olduğunu bildirmiştir. Sabrın bir şartı da hadise ile ilk karşılaşma zamanında olmasıdır. Tavı geçmiş bir sabrın ahlakî fazilet olmadığı cihetle- sevabı yoktur.
Hadis-i şerifte "Sabır, hadise ile ilk çarpışma-dadır." buyurulmuştur. Hayatta en çok sabra muhtaç olduğumuzu da şu hadis-i şerif ne güzel açıkla¬maktadır: "Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve geniş bir ata ve ihsan verilmemiştir." buyuruluyor. Sabredeceklere pek yüksek ve ulvî dersi de ilk okuduğum hadis-i şerif vermektedir, buyuruluyor ki: "Duyduğu ezalara karşı, Allah'tan daha sabırlı kimse yoktur. Kendisine şirk koşulup oğul isnat
olunuyor da yine o, mütecavizleri afiyetle yaşatıyor rızıklar veriyor."
Sırları:
1- Bu ism-i şerifin adedi (298), okunacağı saat
Güneş'tir. Okumayı adet haline getirenlerin kalbin-
den Allah sevgisinden başka sevgiler çıkar. Kal
binde ilahi sevgiler meydana gelir. Zulme ve iftira-
ya uğrayan okursa zulüm ve iftiradan halas olur.
2- Musibet ve zor zamanlarında bu mübarek is-
mi şerifi yüz defa "Yâ Sabûr" diye okumaya devam
edenler, içinde bulundukları durumdan Allah'ın izni
ile kurtulurlar.
3- Güneş doğmadan önce (100) defa okuyan kimse bir musibet ile karşılaşmaz.
4- Bir derde yakalanan kimse (3000) defa okursa
içinde bulunduğu dertten Allah'ın izni ile halas olur.